Uyanış…

Hızlı melodiler yankılanıyordu ruhumun derinliklerinde ve bedenim sıkıştırılmıştı, bir tabutun içerisine… Kafamı doğrulduğumda, tabuttaki çiviye çarpması ile;  ruhumda, ansızlığa dair ses, yok olmuştu. Nasıl, ne şekilde geldiğimi bile bilmiyordum…sadece kafatasımdan; koyu, pıhtılaşmış akan kanın soğukluğunu hissediyordum.. Parmaklarımın hassas dokunuşlarıyla bir çıkış arıyordum. Uzun bir uğraş ve yanımda yer alan cesetlerin yardımıyla yerimden doğruluyordum. Çürümüş ellerin tenimi yalayışlarını derinden hissediyordum ve tiksiniyordum; ve bir çırpıda yok olmak istiyordum…
Doroti’nin aralarında ne işi vardı bilmiyordum ama, fazlasıyla çürümüştü. O sarımsak kokan kıvamın, yakının dan bile geçmiyordu. Haykırışları istemsiz bir yaşamın gölgesinde kayboluyordu ve ben uzaklaşıyordum…
Hava grimsi ve ölümüme eşlik edercesine her yeri kaplamıştı. Bulutlar zamanla yarış edercesine hızlı bir şekilde sürükleniyordu…
Şehir merkezine yaklaşmıştım, ilk bara atıvermiştim kendimi. İçeride hayatın bütün kayıtsızlığına gebe kalmış; mustarip cesetlerle doluydu. Ufak köhne bir yerdi ve yerler doluydu. En yakındaki taburede yer alan cesede doğru ilerledim. Sağlam bir kroşe indirdim suratına… geçmişte fahişe olan cesedin bacak aralarına serpilmişti kafatası ve artık rahatça içebilirdim…
Kusmuğumsu alkolü tekrar tekrar tüketiyordum. Mantıksal herhangi bir olgu önemli değildi. O cehennemin içersinden kurtuluşuma içiyordum..geçmişte torbacıdan farksız olan barmenin sigarasından otlanıyordum. O pis sırıtışıyla verdiği sigaraya karşılığını almak için bekliyordu. Sinirlendim hemen ellerimi kafatasıma uzattım, ortadan ikiye ayırdım, beynimden arta kalan bir tutam verdim… O aptal sırıtış yok olup, yaşadığım tiyatrala kaldığım yerden devam edebildim… Sonuç olarak ölüde olsan; zaman kaçınılmaz gerçeklerin arasında yer alıyordu ve ben… uyumalıydım..
O ince patikadan tekrardan yoluma koyulup mezarlığa doğru ilerledim. Cesetlerin tutarsızca birbirleri ile oynadıkları oyunları izledim.  Hatta kemikten oluşan cesetlerin birbiri üzerine abanışlarındaki; sürtünmeden dolayı oluşan sesle, dişlerimin gıcırdayışını hissettim..
Sonunda sığınağıma geri dönebilmiştim. Halbuki oradan çıkarken; uzun bir bekleyişin arzusu ile yanıp tutuşuyordum.. ama görünenler ve histerik aksini söylüyordu…
Yanımda yer alan gölgeden Doroti’nin sesini tanıyabildim.  Sessiz bir oyundu bu ve tiyatral kaldığı yerden devam ediyordu… Cevap vermedim tabutun kapağını kapatmasına izin verdim. Zifiri karanlık içerisinde; yeni bir, bedensel ölümü gerçekleştirebilirdim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder