Gerçekleşen salgında yer alan patologlar,
Hemen hemen her aşamasında;
Dokunduğu şeyleri sarsan, bir ölü çağıran gibi
Benzer bir etki bırakan,
Kaybolan derinin öyküsünü anlatırlar….
Şafaktan önce gelen, en sert karanlığın ardında; kızıla boyanmış bir sanrı yığınağında uyandığımda, yatağımın kenarında gecemden kalan alkolü yudumladığımda, tekrar aynı duygu peydahlandı.. bilincimde yer alan yırtığa neden olan, “bu düşüş zorunludur” sesi yankıladığında ”kaybolan derinin öyküsü” benliğimde tekrar ve tekrar canlanıverdi.. yeni bir astral düşüş daha.. yıkılsın bu boş sığınaklar.. artık yıkılsın bu anlaşılmayan tonlamalar…
Bir önceki gündü sanırım, uzaktaki çayırlara kadar uzanan güzelliklere seyre dalarken, ufak bir acı hissi ile geriye doğru döndüğümde; yanı başımda duran sıçanın, bilincimin en ufak zerresinden kopardığı deri ile karşımda belirdiğinde; zorunlu kılan bir cinayetin eşiğinde, sıçanı boğazladım..
Deriyi çalan mıydı sıçan? Yoksa!! deriyi sıçana, ben miydim kasıtlı kaptıran?…
Ve tekrar bir kez daha, cinayetin eşiğindeyken sıkı sıkıya örtülen parmaklarımın, tezat bir şekilde aralanıp, çoktan ölmüş bir sıçanın kaçışına tanık oldum..
Eski bir karakter belirdiğinde, ve ben onu, sıçanın peşine gönderdiğimde, bütün katedral sessizliğe neden olan bu teskin edilmeyen, deriyi incelediğinde; alışagelmeyen bulguların içerisinde deliye döndüğünde; onların yanında olacağım.
Bu kadar heyecan yapma!! sadece onların yanında duracağım… nasıl bir metafizik olgunun içerisine girdiysen, hemen kaç uzaklaş!!! Varsallığın ince dokunuşları bizim, hiçliklerimizde boğulamazlar… Nitekim biz çoktan yokluğumuzun içinde çırpınıp yok olurken…
Şafak söküp, gecemi linç ettiğinde, o pis sıçan yanım iliştiğinde, tartakladığı derimi kurcularken, bu sefer, usulca, tepesine bini verdim. Doroti çekil bakalım köşeye, sıçanla işim daha var benim. ..
Nedense, fiziksel imgelerin yerini dolduran, içsel bir hiyografi yer almakta…
Sıçan dı beni kudurtan,
Varlıktı.. beni yozlaştıran,
Düzmece bir oyunu oynatan
İhanetleri ve kadınları başıma salan,
Dinlerden uyarlanmış bir zihniyetle
Sahte bir peygamberi yaratabilmek için…
Yer almakta..
Bir yansıma olsa bile yaşam…
En ücra hücresinde,
Bu nasıl bir tutulma ki;
Bizi bu düzlem durduran?
Hikâyeyi kaçıran delikanlıya atıfta,
Söyleyeceklerim yer almakta.
Bu deriyi, kemiğime mıhlayan,
Duymayan bir sağırın işlevinde, sen!!
Kalabalıkların şiirinden bir parça isterken,
Benim, şiirsel soluğumun eşiğinde,
Bir delinin manifestosunda yayınlanan, salt bir incilikle dokunan ,
Bu der-i kemiği görmüyorsan, ölü bedeni nerden göresin ki??
Bu kaş,
Bu endam,
Ufak tefek ihtiyar…
şu aklı, bu garibana eyleyesin..
Çünkü deridir bizi gizleyen…
Gizdir bizi,
Aklın ermediği yere sürükleyen…
Bilinçsiz Benliğinden Gelen Kırılmalar