Cimcimeye Dair…

Geçmişten bazı sahneler gözümün önünde belirdiğinde ve cimcime yanıma iliştiğinde; mimari bir güzelliğe tutunduğum, içsel bir gerçeklikte kabuğumu sıyırıp atabildim.
 Gözlerim, onun gözlerine kenetlendiğinde, tıpkı bir müziğin yarattığı; görünmeyen gizli bir Tin’le, bütün duyguların omuzlandığı yerde, o karmaşıklığın içerisinde, onu ayrı bir yere gizledim..

 Belkide, deliliğime neden olan; melankolinin, hatta ötesinde depresifliğin verdiği hissteriğin bağlı kuvvetlerin çözülmesiyle; farklı bir şekilde sendelendim. “Hani diyorum”, bilinç altımdan gelen seslerin eşliğinde, erkek olmasaydım ve bir hayvana ait soykırım izlerini taşımasaydım. Sadece ve sadece; hayat denen bir güce, savunmasız ben. gebe kalmışken, içimdeki cimcimeyi bu dünyaya getirebilir miydim? Nice aşkların, nice tutkuların bir bir sırtıma kamcılandığı bir yerde bile; ben onu, nasıl bu dünyaya getirebilirdim!

 Yaşamın pençesine düştüğünü henüz bilmeyen cimcime; bütün acılara ait kapıları kapatma histeriğini bilmeden, salt bir güzellikle tekrar gözlerimin önünde belirdiğinde; bir çok kişi gibi, yaşamı bir düşten ibaret olduğuna inandırmak geliyor içimden. Ne kadar cimcime nin verdiği o yoğun histerikte bile, içimdekileri linç etmekten geri kalamıyorum..

 Çünkü gerçekte; yaşam, bir düşüştten ibarettir…. haykırışların sessizce oynandığı karanlık bir trajenin iz düşümünden beslenmektedir.

 Her ne kadar cimcime gibi güzelliklerin dünya ya getirilmesine, kirletilmesine karşı bile olsamda;
 Nasıl ki düşlerimiz kıvrımlı yollarda yol alırken; düşlere etkiyen sıcaklığın kaynağından, uyumlu ve yansıtılmış bir şekilde; bir çatışmada parçalanmış istencinizi tamir edilebiliyorsa. O değin bir şekilde, bir cimcimenin verdiği histerikle.. bir düşün içerisindeki, kısa süreli bir tadilata kavuşuyorum. Bir cimcimenin verdiği büyük histerikle..

  Bilinçsiz Benliğinden Gelen Kırılmalar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder