Ama… Anımsıyorum..

Tonlamalardaki boğumsal noktalar
Ufak bir zümre ile gözümün önünde paralandığında;
Bu dil!
Perspektifin yaratığı iz düşümde,
Bir düşü mü?
Yoksa!
Bir düşüşü mü sergiliyordu!
Bilmiyorum…

Ama..
Anımsıyorum…

Onca yola dağılmış olan,
Kanatlarımın serüveninde..
Hiçliğin coğrafyasında geziniyordum.

Ama..
Yine de..
Anımsıyorum…

Meçhule doğru bir mücadele
Ve son opera
Orda öylece duruyordum..
Ve ben!
Uzamın gölgesinde,
Son dehşetin doğurduğu
Boşluğun tomografisi ile
Hiçliğin kavramsallığa büründüğü bir anda
Terk ediyordum…
Ve
Elveda!
bile demiyordum..

Ama..
Anımsıyorum…


Ertelenen başka bir sonu gerçekleştirmek için
Daha ne kadar
Kurban edilebilirdim,
Yalvaç olan bir ömür bile olsa
O kadar üzülmezdim.
Ama!!
O tonlamalar…
Sessizliğin içinde gıcırdayarak
Ruhuma işlediğinde;
O ürperti canımı incittiğinde;
Hiçlik O olur..
Sevindiğimi veya hüzünlendiğimi bilemezdim.
Kâh
Hiçliğin zarafetinde,
Kâh
Hiçliğin dehşetinde…

Ama..
Yine de..
Anımsıyorum…

Düşlerin veya düşün benim üzerimde
Gerçekleştirdiği cinayetinde;
Sek bir kahvenin meziyetinde,
Kırılmaya çalışan bilincin zerresinde;
Benliğin
Kanı çekilmiş bir halde
Aynı ters dönüşü gerçekleştiriyordum…


Ama..
Anımsıyorum…
Ama..
Yine de..
Anımsıyorum…

Bu yankılanan sesleri
Gerçekleşen bu cinayeti…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder