Zamanın Gölgesindeki Oyunun; Tik-Takları ( Uyanış Sonrası)

Eskisi gibi yadırgamıyordum artık yerimi. Ne de olsa, sıkışmıştı bedenim bir tabutun içerisine… Güruhlar yoktu ve onlara eşlik eden mantıkları da. Bir önceki uyanışımda, cesetler yardım etmişti ve yarı sorunsal yarı sanrısal tecrübe dizisine tanık olmuştum. Sonrasında Doroti’nin, gözlerimin önünden silinmeyen görüntüsü ve ardından tekrar karanlık bir ışıkla kucaklaşma…


Bilinçsizce gelen sızlanmaların durduğu bir anda, kapağın aralık bırakılmış olduğunu gördüm. Kapağı araladım. Şafak sökmek üzereydi. Üstadın dediği gibi  “Yarım Porsiyon Aydınlık” devşiriyordu önümde. Tabiî ki ben, şuan yazacaklarımın içerisinde etiketlenen Dubara’nın değimiyle; “Ölünce ölmüş değil, belkide doğmuş olacağız…” savaşıyordum. Haklı olabilir! kim bilebilir?…


Büyük bir kararsızlık ve tutarsızlığın ardında; bulunduğum konumu tekrar terk ediyordum. Mantığın pençelerinden nasibini alan umudumla; siyah bir umutla kutsanmış.. ben …  Çiseleyen yağmur ve gürleyen gök gürültüsü ardında, kayboluyordum.


Kırık dökük bir baraka,  kulağımda çınlayan yağmur damlacıkları eşlik ediyordu bana… Mezarımdan çıktığımdan beri sürüklediğim valizi serpiştirmiştim önüme ve delice seyrediyordum. eşyalarımı çıkarmaya başladım; paslanmış bir tabaka, çürümüş bir kalp, ufak bir sıçan, pek kayda değer bir şey yoktu içerisinde.. savurdum. Problem değildi. Yeni bir üretimle diriltilmiş ben!!! Yenilerine sahip olabilirdim!?…  Dolaşmayı yeğledim ve zamanın ne kadar bizim için ileriye gitse de; düşünceler içerisinde tekrar tekrar geriye gidişiyle sendelendim…


Geri geri geri… Bir akrep, yel kovanını kovalar durur… bitmek bilmez bir yarıştır bu… Ölüler böyle sever ve eşlik ederler bütün deliklere bir nebze… Zaman bütün berraklığını korur iken, ben kirlenmiş olan yaşantımla; zamanın gölgesinde çocukça oyunumu sergiliyordum. İşin özünde , yaşadığım kötü deneyimler ile beraber; körcesine ve bir bitkinlik içerisinde, sürüklenip duruyordum…


Görüşüm, bütün istemsizliğin altında yer alan; soğukluğun içerisinde devrilirken, uzaklarda beni bekleyen tabutuma doğru ilerliyorum. Tek isteğim kokmuş fare yuvasında; öldürücü bir düşünceye karşı savaşabilmek ve … biraz daha uyuyabilmek……




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder