Yunuslar hüzünle ciyaklıyorlar,
Deşifre edilmeyen üsluplarıyla…
Rasgele bir cinayet
Kimyasal bir reaksiyonun ortasında..
Düştü ve kırıldı…
Deliller bir bir sunulduğunda..
Yunuslar hüzünle ciyaklıyorlar,
Deşifre edilmeyen üsluplarıyla!..
- Bir tuzak mı?
-Henüz değil..
-Sence buraya gelirler mi?
- Beklemeden bilemeyiz!!!
Kıytı köşelerde, bir pansiyonun; yer alan alt katında, İkinci sınıf bir tabutun içerisinde… sırt üstü yatmış, bedenimde; her yokluğa yaptığım yolcululuktan, arta kalanlara bakınıyordum. Kendime ait olan ama şimdi yabancı gelen artıklara…. Yunuslar hüzünle ciyaklıyorlardı yine… Alkol patlıyordu ruhumun derinliklerinde…
Güneş; bütün gecemi linç ettiğinde ve ben yanımdaki fahişeyi fark ettiğimde, yola koyulmanın zamanı gelmişti… en yakın sahile kendimi atıverdiğimde; bir yunusu sırtına bindiğimde; uzam ve zamanın bir anacın gölgesinde, bir kadının bacakları havada , yeni bir bedensel ölüm gerçekleşiyordu yine…
Eşsiz bir rehber dolanıyordu akabinde. Sahile doğru vuran histerikle geri döndüğümde; ruh sömürücüler dolanıyordu. her şey yerli yerinde… az önce bütün hiyerarşileri bir-bir katlettiğimde, farklı bir hipoksinin eşiğinde… habercinin verdiği söylentiyle tekrar uykuya dalıyorum… karnı sürekli aç olan yaşamın zerresinde..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder