Düştü ve kırıldı yine…

Yunuslar hüzünle ciyaklıyorlar,
Deşifre edilmeyen üsluplarıyla…
Rasgele bir cinayet
Kimyasal bir reaksiyonun ortasında..
Düştü ve kırıldı…
Deliller bir bir sunulduğunda..
Yunuslar hüzünle ciyaklıyorlar,
Deşifre edilmeyen üsluplarıyla!..

Saat 9 sularında istasyonda; yanımdaki cesede sordum. “Bir sonraki yokluk hangi durakta?” dönüp bakındı etrafına. “Bu son durak” dedi kulağımın bir santim yakınlığında.. İstasyondaki kalabalığı yararak ilerledim, yeni mustarip cesetler karşı yönden bana taraf ilerleyip, gideceklere istasyonda yöneldiler. Geri ye dönüp seyrettim… cesetler bir koltuğa yerleşmişti, ilk yokluklarında…. Yoluma koyuldum ara- ara biraz devrildim sendelendim… ama devam edebildim sonunda…

- Bir tuzak mı?
-Henüz değil..
-Sence buraya gelirler mi?
- Beklemeden bilemeyiz!!!

Kıytı köşelerde, bir pansiyonun; yer alan alt katında, İkinci sınıf bir tabutun içerisinde… sırt üstü yatmış, bedenimde; her yokluğa yaptığım yolcululuktan, arta kalanlara bakınıyordum. Kendime ait olan ama şimdi yabancı gelen artıklara…. Yunuslar hüzünle ciyaklıyorlardı yine… Alkol patlıyordu ruhumun derinliklerinde…
Güneş; bütün gecemi linç ettiğinde ve ben yanımdaki fahişeyi fark ettiğimde, yola koyulmanın zamanı gelmişti… en yakın sahile kendimi atıverdiğimde; bir yunusu sırtına bindiğimde; uzam ve zamanın bir anacın gölgesinde, bir kadının bacakları havada , yeni bir bedensel ölüm gerçekleşiyordu yine…

Eşsiz bir rehber dolanıyordu akabinde. Sahile doğru vuran histerikle geri döndüğümde; ruh sömürücüler dolanıyordu. her şey yerli yerinde… az önce bütün hiyerarşileri bir-bir katlettiğimde, farklı bir hipoksinin eşiğinde… habercinin verdiği söylentiyle tekrar uykuya dalıyorum… karnı sürekli aç olan yaşamın zerresinde..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder